16 Ocak 2017 Pazartesi

İsra ve Miraç Olayları

Kur'anı Kerim'in 17. suresi olan İsra suresinin ilk ayeti:

Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed'i) bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.



Bununla beraber miraç olayı ile ilgili Kur'anda bir bilgi bulunmamaktadır. Bazı kaynaklar ise bu ayeti kerimenin hem israyı hem de miracı kapsadığını belirtmektedir. Ancak miraç ile ilgili bilgilerin çoğu hadislerden alınmıştır.

Bu hadislerin tamamına burada yer verilmeyecektir. Sadece anlatılan bazı rivayetlerin veya hadislerin uydurma ve maksatlı olduğunu gösteren konular paylaşılacaktır.

Miraç hadisesinde Hz. Peygamberin (s.a.v.), Allah (c.c.) tarafından 5 vakit namaz ile mükafatlandırıldığı söylenmektedir. Ancak ilk olarak vakit sayısı 5 değil, 50 olarak verilmiştir. Peygamberimiz dönüşü esnasında daha önceden selamlaşıp, namaz kıldırdığı Hz. Musa (a.s.) ile karşılaşır ve Peygamberimiz Hz. Musa tarafından uyarılarak Allah'tan namaz vakitlerini düşürmesini istemek için ikna edilir. Peygamberimiz bir kaç kez Allah huzuruna tekrar gidip gelerek sonunda vakit sayısı beşe düşer. Hz. Musa'nın bunun da çok fazla olduğunu söylemesinden sonra Peygamberimiz haya ettiğini belirterek tekrar dönemeyeceğini söyler ve vakit sayısı 5 olarak kesinleşir.

Burada ilginç olan konu ise Hz. Musa'nın Peygamberimizin ümmetini O'ndan ve Allah'tan (haşa) daha iyi tanıyor olmasıdır. 50 vakit namazın insanlara çok geleceğini Hz. Musa biliyordu da Peygamberimiz ve Allah mı bilemiyordu? Hz. Musa olmasaydı bu ümmet 50 vakit namaza mahkum mu olacaktı?

Burada tamamen yahudilik kokmaktadır. Namaz vakitlerinin 5 olması Hz. Musa tarafından olmuştur fikri yerleştirilmek istenmiştir. Bunun akla ters düştüğünü gösteren diğer bir delil de şudur: İnsanın günde 7 saat uyuduğu kabul edilirse geriye 17 saat ayakta geçirdiği zaman kalır, bu da 17*60=1020 dakika eder. 50 vakit olmuş olsa idi 1020/50=20,4 dakika da bir namaz kılmamız gerekirdi ki hayat çekilmez bir hal alırdı.

Bilindiği üzere şirk en büyük günahlardan birisidir. Yüce Allah yerine herhangi bir ilah edinmek, O'na ulaşmak için araya birilerini koymak veya Peygamber bile olsa da onun sadece kul ve elçi olduğunu unutup olmadığı şeyleri ona yüklemek şirkin ta kendisidir. Hz. İsa (a.s.) de hristiyanlar tarafından Rab olarak kabul edildiği için aslında şirk koşmaktadırlar. Maalesef aynı tehlike müslümanlar için de geçerlidir. Bu nedenle sonradan üretilen ve insanı şirke sürükleyen bu tür söylemlerden uzak durulması gerekmektedir.

Kur'anı Kerim'e kimse yalan söyletemez ama Hz. Peygambere söyletebilirler!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder