8 Nisan 2015 Çarşamba

Sülük Tedavisi (Hirudoterapi) Nedir

Sülük Tedavisinin Tarihçesi

Sülükle tedavi anlamına gelen Hirudoterapi, antik çağlardan beri hekimler tarafından tedavi aracı olarak kullanılmıştır. Sülük tedavisi ile ilgili ilk kaynaklar MÖ. 15. yüzyılda yaşamış Babil’li hekimlere kadar gitmektedir. Yine MÖ. 3. yüzyılda Mısır hekimlerinin vazgeçilmez tedavi yöntemleri arasında yer aldığı bilinmektedir. Ayrıca MÖ. 2. yüzyılda Ege kıyılarında yaşamış olan hekim Nikandros, MS. 1. yüzyılda Yunan hekim Pliniy ve MS. 2. yüzyılda yaşamış olan Galen sülük tedavisi uygulamışlardır. İbn-i Sina’nın kitaplarında da sülük tedavisi yerini almıştır. Ne var ki, 20. yüzyılda doğadan elini çeken insanlık sülük tedavisini unutmuştur. Amerikalı araştırmacı Roy Sawyer sülüklerin potansiyel tedavi edici etkilerini ortaya koyup dünyanın ilk modern sülük üretim çiftliğini (Biopharm – İngiltere) kurmakla, sülüğün tıbbi kullanımı günümüzde tekrar hatırlanmıştır.



Sülüğün Tıbbi Etkileri

Sülükler, kan emerken vücuda kendi ürettikleri salgıyı verirler. Bu salgı şu ana kadar izole edilebildiği kadarıyla 100′e yakın biyoaktif madde içermektedir. Bu maddelerin bir kısmı kanın pıhtılaşmasını engellerken bir kısmı oluşmuş pıhtıları eritmekte, birkaçı ağrı kesici özellikler sergilemekte, bir bölümü de kan basıncını dengelemektedir. Ayrıca sülük tedavisinin antidepresan, antibakteriyel, antioksidan etkinliği de yapılan çalışmalarla ortaya konmuştur.

– Antibakteriyel
– Analjezik
– Antiromatizmal
– Antihipertansif (yüksek tansiyon karşıtı)
– Antidepresan
– Myorelaksan (kas gevşetivi)
– Antioksidan
– Nörotrofik (sinir hücresi yenileyici)

Hangi Hastalıklara Sülük Tedavisi Uygulanır?

Bu özellikleri itibariyle sülük tedavisi kliniğimizde; varis, hemoroid, derin ven trombozu ve periferik arter tıkanıklıkları gibi damarsal sorunlarda, artroz ve artrit gibi iskelet sistemi hastalıklarında, egzama, sedef hastalığı başta olmak üzere birçok cilt hastalığında, glokom ve retinal arter tıkanıklığı gibi tedavisi neredeyse imkansız göz hastalıklarında başarıyla kullanılmaktadır.

Sülük tedavisinin etkin bir şekilde kullanıldığı hastalıklar aşağıdaki gibi sıralanabilir:

– Bazı Göz Hastalıkları (Behçet hastalığı, Üveitler, Glokom, Makulopatiler, Sarı nokta hastalığı, Diyabetik retinopatiler,Hipertansif retinopatiler, Retinitis pigmentosa , Optik sinire ait problemler ve Optik atrofiler gibi gözün damar,sinir,makula ve retina hastalıkları)
– Varis ve venöz damar sorunları
– Romatoid artrit ve diğer romatizmal hastalıklar
– Artroz ve eklem kireçlenmeleri
– Migren ve gerilim baş ağrıları
– Baş dönmesi,kulak çınlamaları ve meniere sendromu
– Her türlü kas ağrıları, fibromyaljiler, huzursuz bacak sendromu
– Boyun fıtığı, bel fıtığı,tendinit- tenosivonit- bursit iltihap ve ağrıları
– Dejeneratif sinir sistemi hastalıkları ve felçler (MS,ALS,PARKİNSON gibi…)
– Egzama,ürtiker,kronik deri hastalıkları,sedef hastalığı ve akneler
– Kronik hepatit ve karaciğer hastalıkları
– Depresyon ve fobiler
– Tüm bağışıklık sistemi hastalıkları ve kronik yorgunluk sendromu

Hangi Durumlarda Sülük Tedavisi Uygulanmaz?

Sülük tedavisi uygulamasında dikkat edilmesi gereken noktaların başında hastanın anemi (kansızlık) sorununun olmaması, kan sulandırıcı ilaç kullanmıyor olması, pıhtılaşmaya engel bir hastalığının bulunmaması ve vücudunda aktif bir kanama odağının bulunmaması gelir. Ayrıca gebelerde ve emziren annelerde, kontrolsüz diyabet hastalığı veya kalp yetmezliği olanlarda da sülük tedavisi uygulanmaz.

– Kanama Diyatezleri (Hemofili gibi)
– Aktif Kanama Odağının Varlığı
– Ciddi Anemi (Hb < 10)
– Cerrahi Girişim Öncesi
– Kan Sulandırıcı İlaç Kullanımı
– Gebelik ve emzirme durumlarında sülük tedavisi uygulanmamaktadır.

Vücudun Hangi Bölgelerine Sülük Uygulanabilir?

Vücudun aşağıdaki bölgeler dışındaki her yerine sülük tedavisi uygulanabilir; aşağıdaki bölgelere sülük uygulanması ise çok sakıncalıdır.

– Yumuşak Cilt Bölgeleri (Göz kapağı çevresi gibi)
– Keratinize Bölgeler (Avuç içi, ayak tabanı gibi)
– Önemli Damarların Üzeri (Boyun, çene altı, koltuk altı, kasık gibi)
“dışında” her bölgeye sülük uygulanabilir.

Sülük hakkında hadisler

- İbni Abbas der ki: “Resulullah aleyhissalatu vesselam Miraç gecesinde, meleklerden murekkeb bir cemaate her ugrayışında: “Hacamat olmaya devam et! Ümmetine de hacamat olmalarını emret!”derlerdi.” [Tirmizi: Tibb 12, (2054) ]
- Mirac gecesinde yanından geçtiği bir melek grubunun Peygamberimize: “ümmetine hacamatı emret!” diye söylediğini Abdullah b. Abbâs (r.a) rivayet etmektedir [ Ali Nâsıf: et-Tâc, III, (203) ]
- Hz. Peygamber (s.a.s) bizzat kendisi Ebû Taybe adında bir Haccâm’a hacamat yaptırmış ve başından kan aldırıp haccâma ücretini ödemiş ve şöyle buyurmuştur: “Kan aldırma yollarının en güzeli hacamattır. (yahut hacamat sizin en iyi tedavi yollarınızdır)” [ Buhâri: Tıb 13, Müslim, Musakat (62, 63) ] [ Ebû Dâvûd: Nikâh 26, Tıb 3) ]
- “Sıcağın şiddetinden, hacamatla korununuz. Zira sıcakta kan yoğunlaşır da adamı hasta eder, hattâ öldürür.” (Râmûz el-Hadîs’ten)
- Hz. Ali radiyallahu anh anlatiyor: “(Bir gün) Cebrail Resulullah aleyhissalatu vesselam’a, Ahdaayn(boynun iki tarafındaki damar) hizasından ve kahilden (iki omuzun arasi) hacamat olma emrini getirdi.”
- Tirmizi su rivayette bulunur: “(Resulullah aleyhissalatu vesselam) ayin onyedisinde, ondokuzunda ve yirmi birinde hacamat olurdu.” [ (Tirmizi: Tibb 12, (2052) ]
- Hz. Enes radiyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kim hacamat olmak isterse, ayin 17 veya 19 veya 2l’ini arasın. Sakın, kan fazlalaşmak suretiyle birinize galebe calip onu öldurmesin.”
- Sizin tedavi olmak için başvuracağınız en iyi çare Hacamattır. (Nesei)
- Ebu Kesbe el-Enmari radiyallahu anh anlatiyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam basindan ve iki omuzu arasindan hacamat olur ve: “Kim bu kandan akitirsa, herhangi bir hastalik için, bir baska ilacla tedavi olmasa da zarar görmez!” buyururdu.” Ebu Davud, Tibb 4, (3859); Ibnu Mace, Tibb 21, (3484).
- Muhammed bin Abdullah ‘ Her kim ayın on yedi on dokuz ve yirmi birinci günlerinde kan aldırırsa kan hücumundan dolayı meydana gelen bir çok hastalıklardan şifa bulur.’ buyurmuşlardır. E. Davud Tıp H. 3861; Tirmizi Tıp H. 2051
- Nâfi der ki; İbn Ömer (r.a) şöyle dedi: Ben, Resulullah (s.a.s)’den şu buyruğu işittim: “Hacamat olmak aç karnına daha faydalıdır. Hacamat olmak aklı ve hıfzetme (ezberleme) gücünü arttırır. Hâfız olanın da hıfzetmek kabiliyetini kuvvetlendirir. Artık kim hacamat olmak isterse Allah’ın ismini anarak perşembe günü hacamat olsun ” (İbn Mâce, Kitâbu’t-Tıb, 22).